Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Önce kendimiz, sonra çocuklarımız, yaşlandığımızda da torunlarımızla kutlayacağımız ve dolayısıyla içimizdeki çocuğun yaşamasını sürekli kılan çok özel bir bayramdır. Gelin bu güzide bayramın nasıl ortaya çıktığına bakalım.
Bilindiği gibi, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtığında ilan ettiği “Milli Bayram”, 1921’de çıkarılan kanun ile Türkiye’nin ilk Ulusal Bayramı olmuş. Hatta başlangıçta bu tarih 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, 1 Kasım gününde Hâkimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kutlanmış. Hemen ardından, Atatürk, 23 Nisan 1924'te '23 Nisan' gününün ulusal bayram olarak kutlanmasına karar vermiş.
Çocuk bayramı kavramının ortaya çıkışı ise, Birinci Dünya Savaşı döneminde şehit ve kimsesiz çocukları korumak için 1917’de kurulan Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Etfal Cemiyeti)’na kadar dayanıyor. Her anlamda yersiz ve yurtsuz kalmış çocukları korumak, küçük yaşta ölmelerini engellemek ve iyi bir yaşam sürmelerini sağlamak için çalışan bu Cemiyet, 23 Nisan 1923'te millî bayram için pullar bastırıp satmış. 23 Nisan 1924'te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde "Bugün Yavruların Rozet Bayramıdır" ibaresi yer almış, 23 Nisan 1926'da da yine aynı gazetede "23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür" başlıklı bir yazıda 23 Nisan’ın Çocuk günü olarak kutlanması önerilmiş ve böylece yetim, öksüz ve yoksul çocuklara bağış toplanmasının yolunu açmışlar.
23 Nisan 1927'deki ilk bayram Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK himayesinde gerçekleştirilmiş. İlerleyen zaman içinde çocuklarımızın sorunlarının dile getirildiği ve çözüm yollarının arandığı bu bayram, 1929 yılında “Çocuk Haftası” adıyla kutlanmış.
Daha sonra 1935'te bayramlar ve tatil günleriyle ilgili kanun değiştirilmiş ve "23 Nisan Millî Bayramı"nın adı "Millî Hakimiyet Bayramı" haline getirilmiş, böylece 1 Kasım Hakimiyet-i Millîye Bayramı ile 23 Nisan Millî Bayramı birleştirilmiş ve 70’li yıllara kadar ulusal ölçekte kutlanmış.
1970-77’li yıllar çocukluğumun geçtiği yıllardı. Çamurdan misket yapıp oynadığımız bu yıllarda, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu bir hafta boyunca süren çocuk programları yapardı. Fakat o zamanlarda Televizyon Türkiye’ye yeni gelmişti ve sadece birkaç evde bulunurdu. Mahallenin tüm çocukları bayram şenliklerini izleyebilmek için Siyah-beyaz televizyonu olan bir evde toplanırdık. Kısacası “Müsaitseniz akşam size geleceğiz” dediğimiz yıllardı.
1980 darbesi öncesine karşılık gelen bu çocukluk yıllarımda birkaç ay boyunca evlerimizdeki ampulleri renkli jelatinlerle kapladığımızı hatırlıyorum. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle yaşanan bu karartma, biz çocuklar için rengârenk bir bayram havası yaratırdı. Bir aylık bir sıkıyönetimin de uygulandığı Kıbrıs Barış Harekâtı zamanında, akşam olsa da lambaları yaksak diye dört gözle beklerdik.
70’li yılların sonu benim çocukluk yıllarımın bitişi, Türkiye’de ise, 1980 darbesi öncesi büyük bir kaos döneminin başlangıcı idi. Çocukluktan çıkıp yağız bir delikanlıya geçiş gösterdiğim 1978 yılında Meclis Başkanlığı'nın izniyle meclisteki törenlere çocukların da katılması sağlanmıştı, bu uygulama 1979'da Ankara ilkokullarından gelen çocuklarla düzenli olarak devam ettirilmiş, ardından bütün illerden gelen çocuklarla "Çocuk Parlamentosu" oluşturulmuştu.
1979 yılının UNESCO tarafından Dünya Çocuk Yılı olarak duyurulması üzerine, TRT tarafından dünyanın bütün çocuklarını kucaklamayı amaçlayan proje kapsamında Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği başlatılmıştı.
Çocuk Bayramı’nın son şeklini alışı ise, 1981 yılında gerçekleşmiş. 1980 Darbe döneminin Millî Güvenlik Konseyi, bayramlar ve tatillerle ilgili kanunda yaptığı değişiklikle, o güne kadar kanunen adı konmamış bir şekilde kutlanan bayrama, "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını vermiş. Bozuk bir saatin bile günde iki kez doğruyu göstermesi gibi, sanırım 1980 darbesinin de tek doğrusu da bu olsa gerek.
Günümüzde, gerek doğa kaynaklı ve gerekse de insan kaynaklı afetlerden dolayı 23 Nisan’ı kutlayacak çocuklarımız azaldı/azalıyor. Geriye kalanları koruyup kollamak boynumuzun borcu. Ne demiş Nazım Hikmet “dünyayı verelim çocuklara, bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı….
İçimizdeki çocuğun ölmemesi dileğiyle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun.