Son aylarda, özellikle Kasım ve Aralık aylarında ortalamaların üzerinde gerçekleşen yağışlar ile birlikte İstanbul barajlarının doluluk oranları %60’ları geçmiş ve İstanbul’u su yönünden oldukça rahatlatmıştır. Diğer bir deyişle İstanbul bu yıl su yönünden sorun yaşamayacaktır. Ancak aynı cümleyi İzmir için kurmak çok güç. Çünkü İzmir’in zaman zaman 1/3 suyunu sağlayan Tahtalı Barajı su miktarı hala %32 civarındadır. Bu barajın son yıllardaki doluluk oranlarına baktığımızda 5 Şubat 2022 yılında %60 olan doluluk oranın geçtiğimiz 2023 yılında %42 ve günümüzde de %32 civarında olması İzmir’i önümüzdeki yıl olası ciddi bir su sorunu beklediğinin göstergesidir. Çünkü Kasım ayında %27’lere kadar düşen seviye geçtiğimiz 3 ayda ancak %32 seviyesine çıkabilmiştir.
Barajlar genelde Kasım sonlarından olmak üzere Nisan ayına kadar geçen sürede dolarlar. Yani barajlara su dolumu yılın 5 ayında gerçekleşir. Ve Nisan ayından sonra da inişe geçer. Örneğin yine Tahtalı Barajı verilerine baktığımızda Barajın genel olarak Nisan ortalarına doğru maksimuma ulaştığı görülür. Örneğin 2022 yılında Nisan başlarında seviye %68’lerde iken 2023 yılında bu oran ancak %42 seviyesine çıkabilmiştir. Bugünlerde su seviyesinin hala %32’ler olması önümüzdeki yıl için tehlikenin de boyutlarını göstermektedir. Dünya nüfusu her 45 yılda bir %100 artarken İzmir’de bu artış oranı %250 gibi dünya ortalamasının çok çok üzerindedir. Yani İzmir nüfusu oldukça hızla artan bir şehirdir. Bu artış da doğal olarak daha çok su ihtiyacı demektir. Yağışlar ise küresel ısınmanın etkisi ile artarak yıllık 690 kg’dan 710 kg’lara çıkmış ancak bu nüfus artışı için sular çok çok yetersiz kalmaya başlamıştır.
En büyük sorun da İzmir’de günlük suyun yaklaşık 350-400 bin metreküpünün yani toplam günlük suyunun %55-60 gibi bir oranının yeraltı kaynaklarından kullanılmasıdır. Bu kadar büyük miktarda suyun her gün yeraltından çekilmesi maalesef sulak alanlarımızı ve göllerimizi kurutmaktadır. En son Manisa Gölmarmara gölünün kurumasında da bölgeden çok aşırı su çekiminin önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca bu aşırı çekim nedeni ile her geçen yıl yeraltı seviyelerinin de aşağılara düşmesi ileriki yıllarda karşımıza ağır metal sorunu olarak karşımıza çıkacaktır. Bundan önce yaşadığımız 2008 kuraklığında, üstteki akiferlerin bitmesi ile daha alt akiferlerden yani daha derinlerden su çekilmesi sonucu İzmir’de çıkan arsenik sorunu unutulmamalıdır.
Ne yapılmalı?
Bu kadar hızlı nüfus artışı nedeni ile önümüzdeki kurak dönemlerde kaçınılmaz olarak İzmir günümüzden çok daha fazla etkilenecektir. Bu nedenle baraj yapılabilecek alanlara, başta Çamlı olmak üzere bir an önce projelere başlanmalıdır. Yeraltı barajları için de uygun bölgelerin araştırılması ve olası yerlere yapılması da önemlidir. Ancak tüm bunların yanında şehirdeki yağmur ve kanalizasyon sistemleri ayrıştırılmalı, ki ayrıştırılıyor, yağmur suları mümkün olduğunca barajlara basılmalıdır. Tüm bunların yanısıra, çok büyük volkan patlamaları sonucu oluşabilecek çok uzun süreli kurak dönemler için, en azından kullanma amaçlı olarak deniz arıtma projeleri yaptırılmalı ve acil dönemlerde uygulamaya sokulmak üzere raflarda yerini almalıdır. Çünkü yaşamda nükleer kış olarak tanımlanan ve 6-7 yıl hiç yağmurun yağmadığı kurak dönemler vardır.
İzmir’in su konusunda yaşayabileceği su sorunları ile bunların giderilmesi için çalıştayların düzenlenmesi şarttır.