Muhabirlik hayatımdan sonra,
www.cesme.tv ile aslında mesleğimin bana göre zirvesinde
ki mutluluğu ve bağımsızlığı yaşıyorum. Tek başımayım.
Arkamda kimse olmadan, kimseye sırtımı dayamadan yaşadığım yerde gördüğüm olumsuzlukları kendimce kaleme alıyorum, röportajlar yapıyorum,
fotoğraflıyorum, yazıyorum, soruyorum, sorguluyorum.. Geçmişte yaptığım haberleri bilen, fikirlerime inanan, değer veren bir kaç ayrı mecrada, kimi zaman yazılarımı, kimi zaman yaptığım haberleri paylaşıyorum.
Bir vatandaş sadeliğinde, bir muhabir ciddiyetiyle..
Öyle dev kadro falan yok.
Tek başıma. Dim dik durarak..
İnanın keyifle yapıyorum.
İnsan temizliğe kapısını önünden başlamalı.
Kahve köşelerinde hükümet eleştirmek de daha etkili.
Aslında yaşadığım yerin doğasına uygun aslında. Oturduğun
yerden Ankara’yı eleştirmek . Gözünü kapatıp,
değiştiremeyeceğin şeyler için atıp tutmak.
Veryansın etmek, hodri meydan demek..
Aslında benden de beklenen buydu. İnsanlara kızmıyorum bunun için.
‘Küçük yerdir, yerel idareciler bana takmasın, Başkanın suyuna gideyim,
‘Benim internet siteme reklam versin’, ‘her organizasyona beni çağırsın’, bazı büyüklerim gibi banada kumrucu fişi versin’ ‘bende gazetecilik oynayayım’ demek varken.
İstenmeyen adam ilan edilmeyi kim ister ki?
Kim ister biliyor musunuz?
Mesleğine saygısı olan, yaşadığı yerin sorunlarını gören,
derdiyle dertlenen, kalabalık yığınları, onurlu yalnızlığa tercih eden,
çocuklarının geleceğini düşünen,
herkez ister..
Muhabir için yaptığı haberler tarihe not düşmektir,
köşe yazarı içinse daha farklı.
Mesleğin hem o tarafı, hem bu tarafını görme şansı olan benim içinse
harika bir deneyim ve tecrübe.
Muhabir olarak, köşe yazmanın hazzını şöyle anlatıyım kısaca.
Köşe yazarı ile muhabiri birbirinden ayıran küçük bir ayrıntı vardı.
Köşe yazarının yazdığı konuyla ilgili yorum ve kişisel görüşleri önemlidir.
Bu yüzden alanında uzman kişilere köşe yazdırılır.
Bizim ülkemizde ki gibi herbakolok olanlara köşe yazdırılmaz dünyanın hiçbir yerinde.
Muhabir ise doğru soruları sorarak edindiği bilgiyi objektif olarak paylaşır. Yani yorum yapmaz. Muhabirden yaptığı bir haberle ilgili, konu hakkında
uzman olması beklenmez. Ama bir uzman gibi araştırma yapması, haber konusu taraflarla görüşüp, doğru sorular sorması ve objektif olarak yorumsuz paylaşması beklenir.
Her köşe yazarı muhabir olamaz, ancak her muhabir bana
göre potansiyel bir köşe yazarı adayı olabilir.
Bununda çay gibi ‘demlenmekle’ ilgili yani zamanla olduğunu düşünüyorum..
Lütfen yanılıyorsan meslek büyüklerim beni düzeltsin..
Demem o ki,
‘Esnafın aptalı Belediye Başkanıyla kavga eder diyen
Çeşme Belediye Başkanına söylenebilecek en güzel söz
‘Belediye Başkanın aptalı, gazeteciyle kavga eder’ dir.
Parselleniyoruz haberimiz yok
Son zamanlarda kiminle sohbet etsem
ağzında bir ‘imar barış yeniden gelecek’
dedikodusu . Hükümetin ikinci defa imar
barışı getireceği konuşuluyor.
İddia o dur ki Çeşme’de yapılan hileli rezidans
ve kaçak plaj sahipleri, hazine arazisine çöküp parselleyenler,
bu şekilde kolaylıkla kaçaklarını kayıt altına alacak.
Bu iddialar doğruysa inanılır gibi değil. Bir sürü hırsız, arsız kendini
bu yolla temizleyecek. Onlara bugün olduğu gibi yüzlerine bakıp hırsız,
arsız diyemeyeceğiz sanırım. Sadece bu dedikodular bile Çeşme Belediyesi’nin neden ağırdan aldığı, görmezden geldiğini açıklıyor.
Denizi doldurup , lüks sitelerin önüne, kendi lüks plajını
yaratanlar aklanacak öyle mi?
Ya vicdan ..
Ya kul hakkı..
Ya adalet duygusu zedelenmeyecek mi?
Çeşme’ye Katar ilgisi
Türkiye’nin gözde turizm beldesi Çeşme, özellikle geçtiğimiz sene
boy gösteren ve halen devam eden hileli rezidans istilasından sonra,
şimdi de lüks AVM yapmak üzere Katarlı firmaların radarına girmiş.
bir çok firmanın yer aradığını ve görüşme halinde olduğunu
bizzat mülk sahiplerinden duydum.
Hatta öyle ki fiyat verilmiş, Katarlılardan haber bekleniyormuş.
Tabii Çeşme’de hileli rezidanslara göz yumanların,
ses etmeyenlerin Katarlı AVM’lere tepki göstermesini beklemek
ne biliyim biraz garip olur her halde. .
Yalnız ilginç olan ÇEŞTOB üyesi bazı otellerin
Katarlı firmaya fiyat vermesi.
Tabi ki ticarete karışılmaz ama, Çeşme’deki köklü otellerin buna
ön ayak olması, bir biri ardına turizmi bırakıp hileli
rezidanslara dönmeleri size de tuhaf gelmiyor mu?
Turizmin parlayan yıldızına ne oldu?
Oteller olmadan turizm olabilir mi?