Yazmaya başlamanın en iyi yolunun yazmak olduğu söylenir. Korkarım ki yazma süreci benim için böyle işlemiyor. Yazdıklarımın okuyucuyu edebi bir doygunluğa ulaştırmasını ya da hayata farklı bir pencereden baktırmasını amaçlamıyorum.Bu fikirleri sistemimde barındırmak hayatı boyunca bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az yazma girişiminde bulunmuş ben için fazla ütopik olurdu. Amaçladığım şey, beni uykumdan alıkoyan buğulu fikirleri genel hatlarıyla kaleme almaktan fazlası değil.
"İlham" kelimesi yerine "uykumdan alıkoyan" ifadesini tercih etmemin yegâne sebebi ilhama inanmıyor oluşum değil. Sadece yaşadığı solgun olaylardan bile parlak fikirler çıkaranlardan olmayışımdan dolayı ilham kelimesini kullanmayı doğru bulmuyorum.
Beni yazmaya iten şeyleri iki kısımda açıklayabilirim.
İlki zihnimin akışını kontrol edemediğim ve yavaşça ama sistemli şekilde akıl sağlığımı kaybettiğim zamanlardan artakalan anılarım.
İkinci kısım ise yok oluş kavramıyla verdiğim bitmek bilmez kavgalar oluşturuyor.
Yok oluş kavramının beni yazmaya itmesinin temel sebebi derinlerimde bir yerlerde bulunan kalıcı olma isteği olsa gerek.
Bunun nafile bir çaba olduğunun farkındayım fakat yazmak, yok oluşla verdiğim kavgada beni bir adım önde hissetiriyor.
Yok oluş üzerine birkaç kelime daha edip yazımı noktalamak niyetindeyim. Daha öncesinde yoktuk ve bunu hatırlamıyoruz ama şimdi yok olduğumuzda var olmanın tadını bilerek yok olacağız.
Sizce bu bir farklılık yaratır mı ?