II. Dünya Savaşı’ndan sonra ‘’SAVAŞ’’ bilinen tanımdan sıyrılmış, yeni yeni tanımlarla anılmaya başlamıştır. Ülke ordularının savaş meydanında karşı karşıya geldiği savaş ortamında onca ölüm, kan, acı, gözyaşı gibi kelimelerin çokça geçtiği hepimizce malumdur. Günümüzde ise savaşların çoğu artık ülke orduları arasında değil “Vekaletler Savaşı” olarak adlandırılan taşeron terör örgütleri üzerinden yapılmaktadır. Terör son çeyrek asırda özellikle yerkürenin her noktasına kanlı ve kara bir leke olarak bulaştığı gibi birçok toplumsal, inançsal, ırksal, siyasal ve ekonomik alanda karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda bahsettiğim gibi dünyada terörün coğrafi kaynağı farklılıklar gösterse de gerçek manada terörizmin en hâkim olduğu coğrafya hiç kuşkusuz Ortadoğu’dur. Hal vaziyet böyle olunca da Türkiye bulunduğu coğrafyada hemen her dönem farklı grupların terör faaliyetleriyle baş başa kalabilmektedir. 1999 yılında Afganistan’da Ebu Musab el-Zerkavi tarafından Tevhit ve Cihat Örgütü adı altında DEAŞ terör örgütünün temelleri atılmıştır. DEAŞ terör örgütü ilk önce Irak El Kaidesi adını, sonrasında örgütün adı Irak İslam Devleti olarak değiştirilmiş, daha sonra Irak Şam İslam Devleti olarak tekrardan değiştirilmiştir. 1999 yılı sonrası dünya kamuoyunu yakından ilgilendiren gelişme kuşkusuz Ortadoğu'da ortaya çıkmış DEAŞ terör örgütünün topyekûn yapılanmasıdır. Örgüt kullanmış olduğu yol ve yöntemler vasıtasıyla çok kısa sürede çok geniş bir coğrafyada eylemler yapmıştır. Ortadoğu’da başta olmak üzere birçok bölgede siyasi boşluklardan faydalanan DEAŞ yaptığı eylemler ve sosyal paylaşım ağları ile tüm dünyaya kendisini tanıtmıştır. DEAŞ terör örgütü kuruluşundan bugüne kadar “Tevhit”, “Cihat”, “Allah”, “İslam”, “Müslüman”, “Şehit”, “Kafir” ve “Hilafet” gibi sözcükleri propaganda aracı olarak kullanarak İslam’a en büyük zararı vermiştir. Dünyayı dinler üzerinden kutuplaştırmayı hedefleyen bir aklın ürünü olan DEAŞ terör örgütü, “İslam adına İslamla savaşan” bir görüntü vermektedir. Örgütün eylemleri İslam’a ve Ortadoğu’ya vurma noktasında küresel karar alıcılara dünya kamuoyu nezdinde bahane vermektedir. İslam adına kurulmuş olduğunu iddia etmesine rağmen, neredeyse bütün tahribatını İslam’a ve İslam toplumlarına yapan bu kanlı örgüt, bütün yayılmasını Suriye ve Irak gibi mezhepleri farklı olsa da Müslüman ülkelerin topraklarında gerçekleştirmiştir. Kullanılan silahların menşei farklı ama tetiği çekenin de ölenin de Müslüman olduğu bu garip savaş, aslında bu terör örgütünün gerçek kimliğini de ifşa etmektedir. Örgütün temel İslam değerleriyle bağdaşmayan eylemleri; örgüt üyelerinin çoğunlukla batılı ülkelerden kaçıp gelen birçoğu anavatanlarında suça karışmış bozuk sicilli kişiler oluşu; örgütün teknik konularda yine bu ülkelerin mühendislerinden hizmet satın alması, aslında gerçek kimliğinin İslâm’la uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını açık biçimde ortaya koymaktadır. İslamla ve bölge kültürüyle hiçbir alakası olmayan sapkın bir din anlayışına sahip DEAŞ terör örgütü kendisine dini bir referans olarak tanımlamakta ve bu referansı olabildiğince dar tutmaktadır. [1]DEAŞ’ın yaptığı intihar saldırıları sonrası Batı dünyası İslam’a ve Müslüman’a karşı ön yargı ile yaklaşarak neredeyse tüm İslam coğrafyasının her bir ferdini potansiyel şüpheli olarak görmeye başlamış aynı Batı başta ABD başta olmak üzere birçok AB ülkesinde Müslümanlara karşı şiddet, Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerime karşı ise saygısız birçok eylemsel faaliyet yapılmıştır. DEAŞ terör örgütü yaptığı tüm eylem ve intihar olaylarının ses ve görüntüsünü kayıt altına alarak internet medya ve diğer dijital sosyal medya hesapları ile halk arasında korku, panik ve güvensizliği tesis etmektedir. 22 Mart’ta Moskova’daki bir konser salonunda masum sivilleri hedef alan bu saldırıda çok sayıda ölü ve yaralı oldu. DEAŞ’a katılan elemanların uluslar, ırklar ve dinler arası boyutta olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla DEAŞ Terör Örgütü’ne eleman profili ile ilgili gerçek bir özetleme yapmak oldukça zordur bir konudur. DEAŞ Terör Örgütü tüm dünya ve özellikle Türkiye açısından önemli bir tehdittir. Türkiye dünyadaki tüm Müslüman ülkeler arasında demokrasinin kök saldığı, Cumhuriyet ile yönetilen ve en modern olanıdır. Bu özellikleri ile Türkiye, DEAŞ Terör Örgütü gibi dini referans gösteren radikal Terör Örgütleri tarafından büyük bir tehdit olarak algılanarak, düşman ilan edilmektedir.[2] ABD’nin Suriye’de DEAŞ terör örgütünü bitirdik söylemi tamamen yanlış ve yalandan ibarettir. DEAŞ Terör Örgütü tüm dünya ve özellikle Türkiye açısından önemli bir tehdittir. Türkiye dünyadaki tüm Müslüman ülkeler arasında demokrasinin kök saldığı, Cumhuriyet ile yönetilen ve en modern olanıdır. Bu özellikleri ile Türkiye, DEAŞ Terör Örgütü gibi dini referans gösteren radikal Terör Örgütleri tarafından büyük bir tehdit olarak algılanarak, düşman ilan edilmektedir. Son terörist etkisiz hale getirene kadar Türkiye tüm terör örgütleri mücadeleye devam etmektedir.
[1] İçişleri Bakanlığı, Türkiye’nin DEAŞ ile Mücadelesi, Syf.6, Temmuz 2017 Ankara
[2] Microsoft Word - Mehmet Teltik.docx (dergipark.org.tr)
İlginç olan şey hiç bir zaman ABD ve Ortadoğu da terör estiren ülkelere zarar vermemesidir. Filistinde hic görünmüyor dikkat ederseniz. Sonuca bakılırsa yönetenlerin Ortadoğu yu ele geçirmek ve insanların gözünde İslami kötülemek için maşa olarak kullanılan abd ye bağlı olduğu düşünülebilir...