Hayal kırıklığı onu tekrar deneme isteğinden alıkoyamadı. Ne var ki bir yıllık bu süreyi de boş geçirmek istemedi. Bir yandan İstasyon Sanatevi’nin çizim kurslarına devam ederken, bir yandan da Yıldız Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan amcasının yardımıyla bir seramik atölyesinde çalışmaya başladı. Bu ‘çamurla’ ilk tanışmasıydı.
1986 yılında M.S.Ü Güzel sanatlar fakültesi iç mimarlık bölümünü kazandı. Eğitim hayatı boyunca, seramik ve heykele olan tutkusu daha da arttı. İç mimarlık mesleğini uzun yıllar severek sürdürdü. 201O yılında mesleğine veda ederek, İstanbul’da “RHEMON BE- 21” adlı atölyesini kurdu. Artık tüm vaktini atölyesinde heykel çalışmalarıyla geçiriyor, bir yandan bu sanatı öğrenmek isteyenlere ders veriyordu.
Bu yıllarda Kapadokya’ya yaptığı bir gezi sırasında annesinin doğduğu peri bacasının, seramik atölyesi olduğunu ve Kızılırmak kıyısından çıkarılan çamurların burada çanak, çömleğe dönüşümünü gördü. Bu çamurun hayatına ikinci dokunuşuydu. İstanbul’a döndüğünde eserlerini sergileme düşüncesi onda büyük bir heyecan yarattı. Ancak bu heyecanı pandeminin başlamasıyla yarım kaldı. Annesinin hastalığı ve kaybı da bu döneme rastladı. Ona olan özlemi ile başladığı “Hafifçe Allahaısmarladık” adlı eserini de ancak iki buçuk yıl sonra tamamlayabildi. (bu eser halen galeride sergilenmektedir.)
Büyük şehirde yaşamanın verdiği yorgunluk, yazlarını geçirdiği Çeşme’ye olan sevgisi, onu burada bir atölye arayışına soktu. Üç yıllık bir arayıştan sonra Alaçatı’da gördüğü tarihi binaya kendisinin deyimiyle “Aşık oldum” diyen Sibel Lereya burayı satın aldı. O zamana kadar sadece atölye kurma fikri, bu binayla birlikte daha da büyük bir proje halini aldı.
“Yurtdışına yaptığım seyahatlerde, en keyif aldığım yerler, eski kitapçılardı. Sokak arasına gizlenmiş bu kitapçılarda, kocaman yastıklara oturup, raflardan aldıkları kitapları büyük bir heyecanla okuyan, her kitapçıda mutlaka olan şeker kavanozuna o küçücük ellerini daldırırken, annelerine kaçamak bakışlar fırlatan çocukları görmek benim için görsel bir şölen gibiydi. Neden olmasın? İçinde herkesin faydalanacağı bir kütüphane, Alaçatı sokaklarındaki uzun yürüyüşler sonrası soluklanabileceğiniz bir ART CAFE, limon ve mandalina ağaçlarıyla çevrili bahçe, seramik ve heykel çalışmalarına ayrılmış bir atölye barındıran bir SANAT GALERİSİ …... neden olmasın?”
“Hayal kurun, gerçekleşiyor” diyen Sibel lereya, tüm hayallerini bir araya toplamanın ve bunları gerçekleştiriyor olmanın hazzıyla, kısa bir tadilat dönemi sonrası, “hayallerimi gerçekleştiren adam” dediği eşinin adını vererek LEON GALLERY’nin kapılarını 2022 yılı Haziran ayında açtı. Alaçatı sakinlerinin desteği, böyle güzel bir mekanı Alaçatı’ya kazandırmakla ne kadar doğru bir iş yaptığının kanıtı gibiydi.
Tarihi 1881 yılına dayanan bina, uzun yıllar Hacımemiş Kilisesinin papazına ev sahipliği yapmış. Daha sonraları birkaç kez el değiştirerek, 2001-2002 yılları arasında aslına uygun olarak restore edilmiş. Bu kadar güzel ve tarihi bir binanın sanatla buluşması, sihirli bir atmosfer yaratmış.
LEON GALLERY girişinden itibaren sizi etkisi altına alan bir mekan. Giriş cephesinde yer alan “Battaniye” adlı eser, ünlü heykeltraş Ozan Ünal’a ait. Ana Galeride yer alan eserler, başta Sibel Lereya olmak üzere, Ozan Ünal, Banu Öztürk, Pınar Söylemez, Nicole Mano’ya ait. Dönem dönem farklı sanatçıların eserlerine de yer veriliyor. Girişin karşısındaki merdiven altına yerleştirilmiş kütüphane, gün içinde alıp okuyabileceğiniz kitaplarla donatılmış. Çocuk kitaplarının da yer aldığı bu kütüphane, Art Cafe’ye doğru ilerlediğiniz zaman yerini sanat kitaplarının yer aldığı raflara bırakıyor. Cafe sizi mandalina ve limon ağaçlarının yer aldığı, sürpriz bir atmosfere yönlendiriyor. Cafe de yapılan tüm içecekler ve yiyeceklerde bahçeden toplanan meyvaların kokusunu duymanız mümkün. Yılın on iki ayı hizmet veren LEON GALLERY çeşitli etkinliklere de evsahipliği yapıyor. Perşembe günleri yapılan kitap kulübünde buluşan Alaçatı sakinleri, sosyalleşip, bilgi alışverişinde bulunurken, Alaçatı sakinlerine, özellikle gençlerine faydalı olacak projeler üzerinde de çalışmalar yapıyorlar. Yakın zamanda yeni aktiviteler oluşturmayı planlıyan Lereya; “Okuduğumuz kitapların filmlerini de seyredeceğimiz, küçük bir sinema kulübü oluşturmayı düşünüyoruz. Sadece bir Galeri değil, aynı zamanda bir sanat eviyiz. Alaçatı’ya sonradan gelmeme rağmen beni başından beri destekleyen dostlarım oldu. Onlar sayesinde Ege’yi, Ege insanını, Alaçatı’yı daha da çok sevdim. Bende nacizane, Alaçatılılar’a sanatı sevdirmeyi, çocuklara kitap sevgisini bir nebzede olsa aşılamayı, bunu yaparken hiçbir çekinceleri olmadan, bir bedel ödemeden faydalanabilecekleri bir mekan sunmak istiyorum. Kitap kulübümüz bizim için çok değerli. Burada okuduğumuz kitapları da kendi yerel kitapçımız Alaçatı Kitabevi’nden sağlayarak, esnafımıza da destek oluyoruz. Bunun yanı sıra haftada üç gün atölyemizde seramik ve heykel derslerimiz devam etmekte. Alaçatı’yı kısa süreli ziyaret edenler içinde 3-4 günlük Workshop’lar düzenliyoruz” dedi.
Galeride yer alan eserler her zaman görülebilir. Özellikle deniz altı CORAL COLLECTİON çok ilgi gören eserler arasında. Eserlerinde daha çok stonware çamur kullanan Sibel Lereya, zaman zaman bunlara değişik materyellerde ekliyor. Önümüzdeki yaz dönemi için eserlerine yenilerini ekleyecek olan sanatçı, “FALL, DEEP, WINGS” adlı üç koleksiyon üzerinde yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor.