Türkiye, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı. DEÜ'den bilim insanları, altyapının da zarar gördüğü afet bölgesinde incelemelerde bulundu. Özellikle şehir içi içme suyundaki tahribat sonrası, oluşan kirlilik araştırmalarla ortaya koyuldu. Konuyla ilgili bilgi veren DEÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Mikrobiyolog Doç. Dr. Kerem Canlı, "Maalesef çok büyük bir deprem yaşadık. Bu depremin altyapıya etkilerinin çok büyük olduğunu gördük. Su dağıtım şebekelerinin tamamen yıprandığını ve şehir merkezlerindeki suyun, özellikle kanalizasyon karışması sebebiyle organik kirlenme nedeniyle oldukça riskli olduğunu gözlemledik. Bölgede kırsal alan da var. Oralarda da incelemelerde bulunduk" dedi.Geçmişteki büyük depremlerden sonra salgınların yaşandığını hatırlatan Doç. Dr. Canlı, "İshal gibi birçok salgına yol açan bakteri ve virüsün su kaynaklarına karıştığını biliyoruz. Bu nedenle öncelikle su kaynaklarımızın durumunu öğrenmek için çalışma gerçekleştirdik" diye konuştu.Deprem bölgesinde hem şehir merkezi hem de kırsal yerlerden numuneler aldıklarını belirten Doç. Dr. Kerem Canlı, "Depremin daha çok etkilediği şehirleri biliyoruz. Bu şehirlerde altyapı diğer illerden daha fazla zarar görmüş durumda. Yaptığımız çalışmalarda, buralarda ciddi organik kirlenme tespit ettik. Daha detaylı çalışmaya da ihtiyaç var. Çünkü bu suların ne gibi sağlık sorunlarına yol açacağını
ortaya çıkarmamız gerekiyor. Özellikle 'Koli basili ve Salmonella' bakterilerinin türevlerin bir miktar olmaması zaten mümkün değil. Çünkü kanalizasyon sularıyla karışan ortamda ilk üreyen, ilk indikatör bakterilerimiz bunlar oluyor. Çok daha büyük ve riskli salgınlara yol açabilecek bakterilerin de olma ihtimalini görüyoruz. Bu tip süreçlerden sonra kolera ve tifoya yol açan bakterilerin yayılma riski var" diye konuştu.Deprem bölgesindeki sularda yaptıkları tespitlere de değinen Doç. Dr. Canlı, "Şu an için virüs anlamında bir tespitimiz yok. Ancak aerobik ve enterokok bakteriler anlamında özellikle şehir şebekelerinden aldığımız numunelerde çok yoğun kirlenmeler olduğunu görüyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu konuda uyarmıştı. Şehir şebeke sularının içilmemesi gerektiği söyleniyor. Bu nedenle bölgeye mobil içme suyu tesisleri gönderdik" dedi. Kirlenmiş suların az miktarda tüketilmesi halinde bile sağlıklı bireylerde, ishal, kusma gibi zehirlenme belirtilerine yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Kerem Canlı, çok miktarda alınmasının ise hayati risk oluşturabileceğini vurguladı.Halktan uyarıları dinleyip, bilmedikleri su kaynaklarını kullanmamalarını isteyen Doç. Dr. Canlı, şöyle devam etti:
"Eğer güvenilir su kaynağı yoksa kaynatılmış su kullanılmalı. Su 30 ila 45 dakika arasında kaynatıldıktan sonra üzeri kapatılıp, soğumaya bırakılmalı. Bunu sadece içme suyu olarak düşünmemek gerek. Meyve ve sebzenin yıkanmasından da bu bakteriler insana geçebilir. O nedenle gıda temizliği anlamında kullanılan suların da kaynatıp, kullanılması önemli. Bunun dışında ise yetkililerin yönlendirdiği suların kullanılması tercih edilmeli." DEÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Azize Ayol ise temiz su kaynağına erişim için arıtma sistemleri yapıp bölgeye gönderdiklerini söyledi. Prof. Dr. Ayol, "Su dağıtım şebekesindeki bozulmalar nedeniyle suyun sağlıklı olarak iletiminde problemler yaşanıyor. Bu nedenle bölgedeki su içilebilir durumda değil. Kaynak sularının kullandığı birçok yerde ise yeraltı suyundaki bozulmalar nedeniyle bulanıklık seviyeleri yüksek. Örneğin Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği 5 nto birimine ya da bizim Türk standartları TS 266'nın sınır değeri olan 1 nto değeri altındaki bulanıklık seviyesine birçok bölgede elde edemedik. Dolayısıyla bulanıklık nedeniyle bazı yerlerde su içilebilir durumda değil. Bu nedenle deprem bölgesindeki birçok konteyner kentine mobil su arıtma tesisi tasarlayıp, kurulumunu gerçekleştirdik. İçme suyunun dışında çamaşır yıkanması da bölgede sıkıntı yaşanabiliyor. Hijyen açısından da kullanabilir su temin ediyoruz. Sadece deprem bölgeleri için değil askeri alanlar, hastanelerimiz gibi diğer yaşam alanlarında bu mobil su arıtma sistemlerinin acil durumlar için hazır bulundurulmasını öneriyoruz" dedi.
ortaya çıkarmamız gerekiyor. Özellikle 'Koli basili ve Salmonella' bakterilerinin türevlerin bir miktar olmaması zaten mümkün değil. Çünkü kanalizasyon sularıyla karışan ortamda ilk üreyen, ilk indikatör bakterilerimiz bunlar oluyor. Çok daha büyük ve riskli salgınlara yol açabilecek bakterilerin de olma ihtimalini görüyoruz. Bu tip süreçlerden sonra kolera ve tifoya yol açan bakterilerin yayılma riski var" diye konuştu.Deprem bölgesindeki sularda yaptıkları tespitlere de değinen Doç. Dr. Canlı, "Şu an için virüs anlamında bir tespitimiz yok. Ancak aerobik ve enterokok bakteriler anlamında özellikle şehir şebekelerinden aldığımız numunelerde çok yoğun kirlenmeler olduğunu görüyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu konuda uyarmıştı. Şehir şebeke sularının içilmemesi gerektiği söyleniyor. Bu nedenle bölgeye mobil içme suyu tesisleri gönderdik" dedi. Kirlenmiş suların az miktarda tüketilmesi halinde bile sağlıklı bireylerde, ishal, kusma gibi zehirlenme belirtilerine yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Kerem Canlı, çok miktarda alınmasının ise hayati risk oluşturabileceğini vurguladı.Halktan uyarıları dinleyip, bilmedikleri su kaynaklarını kullanmamalarını isteyen Doç. Dr. Canlı, şöyle devam etti:
"Eğer güvenilir su kaynağı yoksa kaynatılmış su kullanılmalı. Su 30 ila 45 dakika arasında kaynatıldıktan sonra üzeri kapatılıp, soğumaya bırakılmalı. Bunu sadece içme suyu olarak düşünmemek gerek. Meyve ve sebzenin yıkanmasından da bu bakteriler insana geçebilir. O nedenle gıda temizliği anlamında kullanılan suların da kaynatıp, kullanılması önemli. Bunun dışında ise yetkililerin yönlendirdiği suların kullanılması tercih edilmeli." DEÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Prof. Dr. Azize Ayol ise temiz su kaynağına erişim için arıtma sistemleri yapıp bölgeye gönderdiklerini söyledi. Prof. Dr. Ayol, "Su dağıtım şebekesindeki bozulmalar nedeniyle suyun sağlıklı olarak iletiminde problemler yaşanıyor. Bu nedenle bölgedeki su içilebilir durumda değil. Kaynak sularının kullandığı birçok yerde ise yeraltı suyundaki bozulmalar nedeniyle bulanıklık seviyeleri yüksek. Örneğin Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği 5 nto birimine ya da bizim Türk standartları TS 266'nın sınır değeri olan 1 nto değeri altındaki bulanıklık seviyesine birçok bölgede elde edemedik. Dolayısıyla bulanıklık nedeniyle bazı yerlerde su içilebilir durumda değil. Bu nedenle deprem bölgesindeki birçok konteyner kentine mobil su arıtma tesisi tasarlayıp, kurulumunu gerçekleştirdik. İçme suyunun dışında çamaşır yıkanması da bölgede sıkıntı yaşanabiliyor. Hijyen açısından da kullanabilir su temin ediyoruz. Sadece deprem bölgeleri için değil askeri alanlar, hastanelerimiz gibi diğer yaşam alanlarında bu mobil su arıtma sistemlerinin acil durumlar için hazır bulundurulmasını öneriyoruz" dedi.